Ukrayna'da İki Mevsim

Ukrayna'yı iki kez görme şansım oldu. İki farklı mevsimde, iki farklı şehri gezdim. İlk seyahatim kışın yerini bahara bıraktığı bir haftaya denk gelmişti. Gittiğim yer ise Harkiv adında bir şehirdi. Sonbaharın kış aylarına merhaba dediği bir zamanda ise başkent Kiev'i görme şansım olmuştu.

Harkiv, Ukrayna’nın kuzeydoğusunda bulunuyor ve 1.5 milyonluk nüfusuyla ülkenin en büyük ikinci büyük kenti... Şehirde dolaşırken ilk dikkat çeken, caddelerin genişliği ve binaların ihtişamı oluyor. Ancak tüm bu “görkem”den sıyrılıp daha dikkatli baktığınızda önce binaların bakımsızlığı fark ediliyor. Yine de görmesini bilene bu durumun da kendine özgü garip bir çekiciliği var. Harkiv'in sokakları arşınlarken kendinizi bir anda 1970’li yılların Sovyet Ukrayna’sında hissetmek, adeta zamanda yolculuk yapıp yapmadığınızı sorgulamanızı sağlıyor.

Kentte, ihtişamın en güzel örneğini Svoboda Meydanı’nda göreceksiniz. Avrupa’nın en büyük, hatta Çin’deki Tiananmen Meydanı’ndan sonra dünyanın en büyüğü olduğu söylenen bu alan, şehrin merkezi konumunda... Meydanı çevreleyen binalardan biri olan devasa Gosprom binası, inşaa edildiği yıllarda tüm dünyada modern mimarinin en önemli yapılarından biri olarak tanımlanmış. Svoboda Meydanı’nın en göz alıcı ve en yeni unsuru ise ironik biçimde nostalji içeriyor. Alanın tam ortasında bulunan dev Lenin heykeli, günümüzde Harkivli gençlerin en önemli toplanma yerlerinden biri...

Şehrin merkezine doğru ilerledikçe tarihi yapılarla da karşılaşmaya başlıyorsunuz ve tabii ki modern hayatın ilk izleri de burada ortaya çıkıyor. 20 kadar üniversite ile Harkiv tam bir üniversite şehri görünümünde. Tabii burada bulunan genç nüfus, sosyal yaşamı da her zaman hareketli tutmaya yetiyor. Harkiv'de bulunan, farklı mutfaklardan tatlar sunan sayısız kafe ve restoran ise her damağı tatmin etmeye yetiyor.

Ukrayna deyince akla ilk gelen yerel tatlardan biri de votka oluyor. Şehrin sadece merkezinde değil, çevre mahallelerde de rahatlıkla birkaç kadeh votka yudumlayacak pek çok yer bulunuyor. Neşeli Ukraynalıların yan masada akordeon ezgileri eşliğinde halk şarkılarıyla coşmalarını izlemek gerçekten çok keyifli. Kültürel etkinliklerin çokluğundan ise hiç söz etmiyorum bile.

Svoboda Meydanı, tarihi şehir merkezini dolaşmaya başlamak için de en iyi nokta aynı zamanda. Buradaki Sumskaya Caddesi boyunca yürümek tarihi mekânlarını görmek için zorunlu bir güzergah konumunda. Yolun sonuna ulaştığınızda ise sizi sakin sakin akan Harkiv nehri karşılıyor. Burası şehri en güzel anlatan yerlerden biri. Kıyısında sıralanmış bitişik nizamlı, üç dört katlı apartmanlar, küçük köprünün üzerinden geçen tramvay, sakin sakin yüzen ördekler ve ağaçlı yolda koşuşturan insanlar… Harkiv kesinlikle keşfedilmeyi bekleyen bir şehir. Biraz doğulu, ancak Slav köklerine sadık ve kendine özgü kültürünü güzel anlatan bir yer… 

Kiev ise çok daha batılı bir şehir görünümünde. Borispol Havalimanı’ndan şehre doğru yolculuk ederken önce yoğun bir ormanın içinde yarım saat kadar yol almak zorundasınız. Ancak yol boyunca görünen manzaranın güzelliği bu zorunluluğu keyfe çevirmeye yetiyor. Bu ormanları oluşturan ağaçların tek tek elle dikildiğini öğrendiğiniz zaman ise hayranlığınız daha da artıyor. Tabii bu yeşil örtü merkeze doğru ilerledikçe azalıyor. Ama yine de kent merkezde bulunan ağaç sayısının İstanbul’un kat kat fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kiev’e giriş yapmak için öncelikle suyu geçmeniz gerekiyor. Volga ve Tuna’dan sonra Avrupa’nın en büyük üçüncü nehri olan Dinyeper, Kiev’in ayrılmaz bir parçası gibi duruyor.. Ukraynalıların bunu anlatmak için bize söylediği ilk şey “Kiev’i mutlaka bir de Dinyeper’den görmeniz gerekiyor” oluyor. Kıyıdan şehre bakınca kiliselerin rengârenk kubbeleri, Sovyetler döneminden kalma dev binalar ve Kiev’in yeni yüzü, inşaat halindeki gökdelenler, hepsi tek bir karenin içine sığıyor. Şehrin ana damarı Khrescatyk Caddesi turistik bir tur için herkesin önerdiği ilk adres. Mimarideki Rus etkisini sadece turistik merkezde değil, halkın yaşam alanlarında da görmek mümkün. 1950’li yıllarda tuğladan yapılan birkaç katlı, uzun binalar zaten her yerde kendini gösteriyor. Yolun hemen başlangıcında bulunan Besarabsky Rinok Çarşısı’nda yer alan halk pazarı ise Kievlileri tanımak için güzel bir başlangıç yeri olacaktır.

Cadde boyunca yürürken ara sokaklara girmek birçok küçük güzelliği de karşınıza çıkarıyor. Örneğin Kiev Passage, yan yana sıralanmış şık mağazalar ve kafeyi içinde barındırıyor. Khrescatyk Caddesi’nin sonunda ise son yıllarda Ukrayna denince dış ülkelerde en bilinen yeri haline gelen Özgürlük Meydanı’na ulaşılıyor. Meydan birkaç yıl öncesinin Turuncu Devrimi’nin merkezi konumundaydı. Burası her daim kalabalık. Özellikle genç Ukraynalılar’ın en çok tercih ettiği ayak üstü sohbet yeri konumunda.

Kiev için yakıştırılan bir isimlerden biri de: “Altın Kubbeli Şehir”... Bunun nedeni her yerde karşınıza çıkan muhteşem katedral, manastır ve kiliselerin altın renkli çatıları. Dini yapıların yanısıra şehrin bohem mahallesi olan Andrevevsky Yokuşu’ndan aşağıya, limana doğru yürüyüş yapmak Kiev'in farklı bir yüzünü gösteriyor. Burada hafta sonları bölgede yaşayan ressamlar tezgâhlarını kurup tablolarını satıyor. Şehirde, Ukrayna Ulusal Sanat Müzesi, Kukla Tiyatrosu ve 108 metrelik Anavatan heykelinin gölgesindeki Savaş Tarihi Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece birkaçı. Tabii, Khreschaty parkındaki demirden gökkuşağının altından Dinyeper nehrini ve eski Kiev’i seyretmeyi de mutlaka deneyin. Ve mutlaka bir altgeçite girin... Bir gün akordeon, bir gün akustik gitarıyla müzik yapan yaşlı adamın müziğini herkesle birlikte dinleyin. Kiev hakkında bilmeniz gereken her şey onda gizli. 

İPUÇLARI: Ukrayna’da şehirlerde ulaşımınızı sağlamak için en iyi yol metro. Sabah saat 5:30’da başlayan seferler gece yarısına kadar durmaksızın, küçük aralıklarla devam ediyor. Yemek çeşitliliği açısından sıkıntı yaşamayacağınız kesin. Şehirde açık büfe şeklinde çalışan ve onlarca çeşit yemek sunan birçok mekan bulunuyor. Ayrıca aklınızda bulunsun Kiev’de arabalar için her yer park alanı... Geniş kaldırımlarına aldanıp güvenli bir yolda yürüdüğünüzü düşünürken aniden karşınıza park etmeye çalışan bir otomobil çıkabiliyor. Dikkatli olmakta fayda var.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.